'Biz huzur evinden tweet atacak ilk nesil miyiz?' diye bir cümle kalmış aklımda. Kimin yazdığını hatırlamıyorum. Ama düşününce, huzurevine gidecek yaşa geldiğimizde, hafızada herhangi bir sorun yoksa, atılacak tweet'lerin çok da eğlenceli olacağını sanmıyorum. Malum, ağırlıklı olarak yaşlılık olacak tweet'lerin konusu.
Zamanın hızlı akmadığı yıllar...
Facebook yoktu, internet bile yoktu. Hatıra defterleri vardı. O defterlerdeki yazıların çoğu, "Bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için..." diye başlardı. Sonra bir şiirle, maniyle biterdi. Mektup yazılırdı... Bayramlarda ise kart atırdı. O kartların koleksiyonu bile yapılırdı. Şimdi ise bayramlaşmalar toplu olarak gönderilen e-mail ya da cep mesajıyla yapılıyor. Okunduktan sonra siliniyor.
Bayramlarda mahallenin çocukları toplanır, şeker toplamaya çıkardı. Amaç, şeker değil, eğlenceydi aslında. Okula siyah önlüklerle giderdik. (Şimdiki çocuklar renkli önlüklerle gidiyor. Değişmiş olması iyi.) Televizyonda en sevdiğimiz dizilerden biri konuşan araba Kara Şimşek'ti. Ayrıca, uzaydan gelmiş ve bir ailenin evinde yaşayan Alf'i unutmak olmaz.
Televizyonlar öyle 24 saat yayın yapmazdı. Dolayısıyla, sokakta oynayacak daha çok vakit bulurduk. Bu listeyi uzatmak mümkün...
Teknolojinin bu kadar hızlı değiştiği bu dönemde, cep telefonsuz, internetsiz yapamıyoruz. Bir kaç yıl sonra ise şu andaki cep telefonlarını basit, bilgisayarları ise yavaş bulacağız gibi geliyor...
03/11/2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder