19 Haziran 2024 Çarşamba

"Ben" üzerine...

Kahve yaparken yılbaşında eşime hediye gelen isimlerimizin yazılı olduğu fincana gözüm takıldı ve sadece bir kez kullandığım aklıma gelince kullanayım dedim. Fincan, 5-6 yıl önce işyerinde yaşadığım bir olayı hatırlattı. Çalıştığım dergi satılmış ve yeni bir ofise taşınmıştık. Kim göndermişti hatırlamıyorum ama yine adımın yazılı olduğu bir kupa ile sabah mutfakta çay alıyordum. Başka bir derginin çalışanlarından bir hanım yanıma gelip sert bir şekilde, “O kupa benim. Kaybolmuştu ver” dedi. Şaşırmıştım. “Bakın üzerinde adım var” deyince, benim sandım diyebilmişti.

 Şaşkınlığım bir kupa için bu tavırın yanı sıra ismim yazmasa yeni taşındığımız ofiste benim olduğunu kime nasıl ispatlayacağım yönündeydi. Çalışma arkadaşlarımızla olaya gülmüştük. 

Ama bugün aklıma tekrar gelmesinin nedeni insanların neden eşyalara bu kadar bağlandığı ve değer verdiği üzerine oldu. Ne bileyim evde ya da ofiste kupa/bardak kırılsa, kaybolsa hemen yenisini alır anında eskisini unuturum. :) Diğer yandan aklıma çay/kahve içeceğim bir bardağa isim yazdırmak gelmez. Ama hediye olarak sanırım güzel bir jest.


Konumuza gelirsek, eşyalarla kurulan bağın biraz da insanların kişilikleriyle ilgili ipuçları verdiğini düşünüyorum. Aslında bu konu psikologların alanına giriyor ama kişisel düşüncem, eşyalara aşırı değer verenler sosyal ya da iş hayatında aradığını bulamadıkları için nesnelere yöneliyorlar. Bu eşya bağımlılığı iş hayatında/siyasette hayatın her alanında var. ‘Benim koltuğum, benim masam…vs.’  Yapılan işe odaklanmak yerine bulunduğu ortamda varlığını sürdürmeye çalışanların eşyalar aracılığıyla kendilerini ifade ettiklerini düşünüyorum. Tabi ki hatırası olan eşyaları kastetmiyorum. Onların duygusal karşılığı bulunuyor. Ama onda bile sınır olması gerekiyor. 


Duygusal bağımızın olduğu bir eşya kaybolduğunda/kırıldığında tabi ki üzülebiliriz ama dünyanın da sonu değil. Hatıralar kalbimizde/zihnimizde.



Pandemi sonrası tamamen evden çalışma ya da hibrit düzen yaygınlaştı. Acaba bu durum insanların egolarını nasıl değiştirdi? Hâlâ ‘benim masam, benim kupam, benim koltuğum…’ diyen var mı? Belki de bu yeni sistem insanların kendilerini sahip olduğu eşyalarla güvende hissederek çalışmasını değil yaptığı işin niteliğini ortaya çıkartıyor. Yeni nesille birlikte ofis yerine cafelerde çalışmanın yaygınlaşması bu yazdığım eşya bağımlılığını da azaltmıştır belki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder