19 Haziran 2024 Çarşamba

Ün ve zenginlik mi mutluluk mu?

İki gün arkaya arkaya Athena Gökhan’ın başrolde olduğu Kendi Yolumda ve Elvis Presley’nin hayatını anlatan Elvis filmini izledim. Amacım bu iki sanatçıyı karşılaştırmak değil elbette. Biri dünya starı, diğeri Türkiye’de sevilen bir sanatçı. Ama iki film bizi mutlu eden şey nedir sorusunu sordurdu bana. Ya da şöyle sorayım: İstediklerimizi yapmak mı yoksa toplumun/çevremizdekilerin yönlendirmesiyle gerçekleştirdiklerimiz mi mutluluk ya da başarı getirir? Tabi ki iki filmin konusu ve anlattıkları çok farklı. 

Kendi Yolumda’da Gökhan kardeşi ile giderken arabası bozulur ve Adana’da bir tamirciye giderler. Orada müzikle uğraşmak isteyen ama babasının durmadan azarladığı tamirci çırağı Ömer Ali’nin sorularından etkilenerek kendisini Adana’da bir tamirci çırağı olarak görür. Kaderini değiştirmek isteyen Ömer Ali’nin eğlenceli maceralarıyla film devam ediyor.

Rock N Roll müziğinin kralı Elvis Presley’nin hayatı ise filmde menajeri Albay Tom Parker’ın gözüyle anlatılıyor. Bu arada Parker’ı oynayan Tom Hanks’in performansı müthiş. Parker, Presley’nin hayatına o kadar nüfuz ediyor ki 20 yılı askın süre içinde Presley bağını koparmak istese de bağlayıcı nedenlerle bunu yapamıyor. Presley, hayatının son yıllarında Parker’la anlaşmasını sonlandırabilse, o istediği dünya turnesini yapabilse daha farklı bir sonu olur muydu merak ediyorum. 

Bu noktada zenginlik ve ün mü yoksa mutluluk mu sorusunu sormak istiyorum. Zengin ve ünlüysen zaten mutlusun diyenlere pek katılmıyorum. Evet bunlara sahip olup mutlu olanlar da var tabi ki. Ama zirveden yani bu kazanımları kaybetmemek için sarf edilecek efor ve stresi gözardı etmemek gerek. Toplumda da zenginlik ve ün başarının bir ölçüsü olarak kabul ediliyor. Gerçekten de başarıyı bu kadar dar bir çerçevede ele almak doğru mu? Bana göre değil. Üne ya da zenginliğe sahip olmayan ama mutlu olan insanlar var. Yani mutluluk eşittir ün ve zenginlik değil. Gerçek mutluğun ve yaşam tatmininin mal varlığı veya unvanlardan ziyade içsel, uyum, kişisel gelişim ve yapıcı ilişkilerle olacağı herkes tarafından biliniyor. Tabi bir de anlam yükleme.

Ömer Ali karakteri kendi yolunda ilerlerken, toplumsal statünün ve sahip olduğu varlıkların ötesinde ruhsal bir doyum, tutkularından sapmadan ilerlemek iç huzur ve mutluluğu getirmiş olabilir. 

Dünya çapında tanınan, milyonlarca hayranı olan Elvis Presley ise bir noktadan sonra mutsuzluğa sürüklenmiş. Filmden yola çıkarak yapacağım yorum, özellikle menajerinin Presley’nin elini kolunu bağlaması mutsuzluğunun da nedenlerinden biriydi. Tabi asıl dikkat çekmek istediğim Presley’nin kaderini başından beri menajerine bırakmasının etkisi büyük. Filmde iki sahnede Presley’nin menajerini dinlemeyip kendi istediği şekilde sahneye çıktığındaki mutluluk böyle düşünmeme neden oldu. Özetle, doğru ya da yanlış kendi istediklerimizi yapabilmek büyük lüks. Ve mutluluk bence bu. 

Montaigne’nin sözüyle yazıyı bitireyim: Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder