Çok yemek
yapan biri değilim ama her zaman yemek tariflerini okurum ve farklı lezzetleri
denemeyi severim. 24Kitchen’ın cep telefonumdaki uygulamasında ‘günün yemeği’
tarifinde ‘kuru erik dolması’nı görünce ekşili tatları seven biri olarak denedim.
Sonuç: Güzel oldu.
Tabi bu tek
başına değil, kuru patlıcan, biber dolmasının yanında çeşit olarak yapılabilir.
Tarife gelince, önce sıcak suya kuru erikleri kaynatıyoruz. Şişen erikleri
sudan çıkartıyor, suya pirinçleri ekliyoruz. 1-2 dakika pirinçleri kaynatıp,
süzüyoruz. Daha sonra pirinçleri kıyma ile karıştırıyoruz. Ve zevkinize göre,
kuru nane, kırmızı pul biler, kimyon, tuz ve karabiber ekliyoruz. Orijinal
tarifte toz kişnişte vardı. Ama evde olmadığı için ben koymadım.
Tamamen
karıştırılan malzemeleri eriklerin içine doldurup tencereye diziyoruz. Küçük
bir tencere kullandım, tencerenin ortası boş kalıyor. Halka şeklinde
doğradığımız soğanları tencerenin boş kalan ortasına koyuyoruz. Dolmaların
üzerine birkaç dal maydanoz ekliyoruz. Bunların üzerine tereyağı koyuyoruz. Ağır
olur derseniz zeytinyağı da kullanabilirsiniz. Et suyu ve erik pekmezi ekleyip,
kısık ateşte pişiriyoruz. Çok ekşi olacağını düşünürseniz, erik pekmezini
koymayabilirsiniz.
Afiyet olsun. J
Sevdiğim
şairler arasında yeralan Ahmed Arif'in Leyla Erbil’e yazdığı mektuplarından
ağırlıklı olarak 'karşılıksız bir aşk' olarak bahsedildi, yazıldı. Oysa mektuplarda
sadece aşk yok. Ahmed Arif, sürgünde yaşadığı baskıyı da dergilere yazdığı ve
sansürlenen yazılarında da bahsediyor.
O dönemdeki siyasi ortamla ilgili de
fikir veriyor. Ayrıca, mektuplarda tek taraflı bir aşk olduğu doğru ama dostluk
ve sevgi de var, iki edebiyatçının birbirleriyle entelektüel paylaşımları da var.
Keşke Leyla Erbil’in de Ahmed Arif’e yazdığı mektuplar kaybolmamış olsaymış ve
karşılıklı okuyabilseymişiz. Çünkü, bu aşkın neden karşılıksız kaldığını belki
daha iyi anlardık.
Kavga da var mektuplarda, yanlış anlamalarda. Yani, herkesin
yaşayabileceği duygular. Şiirlerindeki gibi sahici bu mektuplar. Düşündüğünü
aynen yazmış. Bazen kızdıklarına küfürler de var.
Her satır bir dize
Sevgiyi öyle güzel anlatıyor
ki… Hitapları da öyle… ‘Sevgili Canım’ bunlardan biri. Tabi sitem de yok değil.
‘Zalım Leyla’ ya da sadece ‘Merhametsiz Ömrüm’ şeklindeki hitapları bende bir
sitem hissettirdi. Bir de o dönemin zor şartları… Telefon bağlatma. Mektupların
ulaşıp ulaşmadığını bilememe… Kahve yokluğundan Urfa'dan Ankara'daki sevdiğine
kahve gönderiyor Ahmed Arif.
Bir şair mektup yazınca her satırı bir dize gibi
geliyor. ‘Burnunun üst dudağına düşen fark edilmez incecik gölgesinden öperim
canım’ gibi unutulmaz tanımları da es geçmemek lazım. Bu kitabın ardından Ahmed
Arif’in şiirlerini tekrar okumak ve sıraya Leyla Erbil’in kitaplarını almak
lazım şimdi…