3 Aralık 2013 Salı

Kuru erik dolması

Çok yemek yapan biri değilim ama her zaman yemek tariflerini okurum ve farklı lezzetleri denemeyi severim. 24Kitchen’ın cep telefonumdaki uygulamasında ‘günün yemeği’ tarifinde ‘kuru erik dolması’nı görünce ekşili tatları seven biri olarak denedim. Sonuç: Güzel oldu.

Tabi bu tek başına değil, kuru patlıcan, biber dolmasının yanında çeşit olarak yapılabilir. Tarife gelince, önce sıcak suya kuru erikleri kaynatıyoruz. Şişen erikleri sudan çıkartıyor, suya pirinçleri ekliyoruz. 1-2 dakika pirinçleri kaynatıp, süzüyoruz. Daha sonra pirinçleri kıyma ile karıştırıyoruz. Ve zevkinize göre, kuru nane, kırmızı pul biler, kimyon, tuz ve karabiber ekliyoruz. Orijinal tarifte toz kişnişte vardı. Ama evde olmadığı için ben koymadım.

Tamamen karıştırılan malzemeleri eriklerin içine doldurup tencereye diziyoruz. Küçük bir tencere kullandım, tencerenin ortası boş kalıyor. Halka şeklinde doğradığımız soğanları tencerenin boş kalan ortasına koyuyoruz. Dolmaların üzerine birkaç dal maydanoz ekliyoruz. Bunların üzerine tereyağı koyuyoruz. Ağır olur derseniz zeytinyağı da kullanabilirsiniz. Et suyu ve erik pekmezi ekleyip, kısık ateşte pişiriyoruz. Çok ekşi olacağını düşünürseniz, erik pekmezini koymayabilirsiniz.
Afiyet olsun. J

 

 

1 Aralık 2013 Pazar

Ahmed Arif'ten Leyla Erbil'e mektuplar...

Sevdiğim şairler arasında yeralan Ahmed Arif'in Leyla Erbil’e yazdığı mektuplarından ağırlıklı olarak 'karşılıksız bir aşk' olarak bahsedildi, yazıldı. Oysa mektuplarda sadece aşk yok. Ahmed Arif, sürgünde yaşadığı baskıyı da dergilere yazdığı ve sansürlenen yazılarında da bahsediyor.
O dönemdeki siyasi ortamla ilgili de fikir veriyor. Ayrıca, mektuplarda tek taraflı bir aşk olduğu doğru ama dostluk ve sevgi de var, iki edebiyatçının birbirleriyle entelektüel paylaşımları da var. Keşke Leyla Erbil’in de Ahmed Arif’e yazdığı mektuplar kaybolmamış olsaymış ve karşılıklı okuyabilseymişiz. Çünkü, bu aşkın neden karşılıksız kaldığını belki daha iyi anlardık.
Kavga da var mektuplarda, yanlış anlamalarda. Yani, herkesin yaşayabileceği duygular. Şiirlerindeki gibi sahici bu mektuplar. Düşündüğünü aynen yazmış. Bazen kızdıklarına küfürler de var.

Her satır bir dize

Sevgiyi öyle güzel anlatıyor ki… Hitapları da öyle… ‘Sevgili Canım’ bunlardan biri. Tabi sitem de yok değil. ‘Zalım Leyla’ ya da sadece ‘Merhametsiz Ömrüm’ şeklindeki hitapları bende bir sitem hissettirdi. Bir de o dönemin zor şartları… Telefon bağlatma. Mektupların ulaşıp ulaşmadığını bilememe… Kahve yokluğundan Urfa'dan Ankara'daki sevdiğine kahve gönderiyor Ahmed Arif.
Bir şair mektup yazınca her satırı bir dize gibi geliyor. ‘Burnunun üst dudağına düşen fark edilmez incecik gölgesinden öperim canım’ gibi unutulmaz tanımları da es geçmemek lazım. Bu kitabın ardından Ahmed Arif’in şiirlerini tekrar okumak ve sıraya Leyla Erbil’in kitaplarını almak lazım şimdi…