2 Mayıs 2020 Cumartesi

4 3 2 1

Paul Auster’in ‘4 3 2 1’ adlı romanı farklı bir tarzla okuyucuyla buluşuyor. Kitap isminden de anlaşılacağı gibi dört bölümden oluşuyor yani yazar, ana karakter Archie Ferguson’un hayatının dört farklı versiyonunu anlatıyor. Tabi bu bölümler sırayla olmadığı için okurken bir anda yanlış mı hatırlıyorum olaylar farklıydı diye düşünebilirsiniz. 
Dört farklı bölümün anlatımı iç içe olduğu için kitabı okumak biraz fazla dikkat gerektiriyor. Örneğin, kitabın ana karakteri Archie Ferguson’un bir bölümde 13 yaşındayken bir fırtınada öldüğünü, diğer bölümde ise üniversiteye gittiğini okuyorsunuz. Kitapta çok fazla karakter bulunuyor ve Ferguson’un farklı hikayelerinde onların rolleri de değişebiliyor. Örneğin, Amy bir bölümde sevgilisi, başka bölümde kuzeni, başka bölümde ise üvey kızkardeşi olarak karşımıza çıkıyor.

BLACK MİRROR: BANDERSNATCH’İ HATIRLATTI

Auster’in “4 3 2 1” romanı geçtiğimiz yıl Netflix’te izlediğim interaktif film Black Mirror: Bandersnatch’i hatırlattı. Hatırlanacağı gibi film, izleyiciye ilginç bir deneyim sunuyordu. Filmin sonunu izleyici kumanda ile yaptığı tercihlerle kendisi belirliyordu. 1984 yılında geçen film, genç bir programcının, etkisinde kaldığı Bandersnatch romanını bir video oyununa çevirmesi ve bu oyunu bir şirkete satmasını konu alıyordu. Filmi izlemek bilgisayar oyunu oynamak gibiydi. Ancak, kitapta bölümlerin gidişatını ve sonunu okuyucu değil, yazar Paul Auster belirliyor. 

AMERİKA’NIN YAKIN TARİHİNE BAKIŞ…

1127 sayfalık kitap, Archie Ferguson’un Rus Yahudisi büyükbabasının 1900 yılında Amerika’ya gelişiyle başlıyor. Kitabın ana karakteri Ferguson, yazar Paul Auster gibi 1947 yılında doğuyor. Kitaptaki olaylar da ağırlıklı olarak 1947-1975 arasında geçiyor. Bu nedenle Amerikan tarihindeki seçimler, Rosenberg’lerin idamı, J.F. Kennedy ve Martin Luther King suikasti, Vietnam savaşı ve savaş karşıtlığı, 1968 öğrenci olayları, üniversitelerin işgali gibi olaylara değiniliyor. Ferguson’un bazı bölümlerde gazetecilik yapmasıyla da medyanın bu olaylara yaklaşımını romanın karakterinin gözüyle bakıyorsunuz. Ferguson iyi bir kitap okuyucusu ve aynı zamanda yazar. Kitapta ayrıca Ferguson’un yazdığı hikayeler ve Fransız şairlerinden yaptığı çevirileri de okuyorsunuz. Diğer yandan ergenlik dönemindeki bir gencin bazı bölümlerde cinsel tercihlerini sorgulaması da detaylı anlatılıyor. Kitapta çok uzun cümleler kurulması bazen okumayı zorlaştırıyor. Ferguson’un annesi profesyonel fotoğrafçılık yapıyor. Fotoğrafları bazı gazetelerde yayınlanıyor. Bu yayınlar arasında I.F. Stone’s Weekly’nin de adı geçiyor. 

İLK BLOGGER I.F. STONE MUYDU?

Kitabın çeviri notunda, adının açılımı Isidor Feinstein Stone (1907-1989) olan gazetecinin sol görüşleri nedeniyle 1950’lerde kara listeye alındığı ve uzun süre işsiz kaldığı belirtiliyor. Adını I.F. Stone olarak kullanmaya başlayan gazeteci, 1953 yılında I.F. Weekly adıyla haftalık kendi gazetesini çıkarmaya başlıyor. Daha eskilerde bu tür yayınlar var mıydı bilmiyorum ama günümüzde internet ortamında kendi adıyla yazılar yazan gazeteci ve blogger’ları düşününce Stone’un bu işi ilk yapan kişi olduğunu düşündüm. ‘4 3 2 1’de kitabın ana karakteri Ferguson’un yaşadıklarının yanı sıra toplumsal ve siyasi gelişmeler de anlatılıyor.

YAZARIN BABASIYLA İLİŞKİSİ…

Auster, kendi yaşamından da bazı şeyleri aktardığı romanı için “Ömrüm boyunca bu kitabı yazmak için bekledim” değelendirmesinde bulunuyor. Kitapta iki farklı bölümde Ferguson’un babası son derece sağlıklıyken, her gün tenis oynarken 54 yaşında bir anda hayatını kaybediyor. (Bölümlerin birinde 11-12 yaşlarında iken, diğerinde ise annesi ile boşanan babası başka biri ile evlenir ve Ferguson üniversiteye giderken ani bir şekilde ölüyor.) Paul Auster, babasının 66 yaşında son derece sağlıklıyken kalp krizi geçirerek bir anda hayatını kaybettiğini ve babasının yaşadığından daha fazla hayatta kaldığı gün içini korkutu bir his kapladığı bir ruh haliyle bu kitabı yazmaya başladığını bir röportajda anlatıyor. Üç yıl içinde kitabın yazımını bitirdikten sonra bu ruh halinin değiştiğini belirtiyor. 
Kitapta anlatılan bölümlerde Archie Ferguson’un babasıyla bir mesafeli bir ilişkisi var. Çocukken fazla bir paylaşımları olmaması, ergenliğinde yazdığı hikayeleri okumaması, bir bölümde annesiyle boşanmasıyla onu hiç aramaması gibi… Bu mesafeyi babasının ölümünden sonra üvey annesiyle yaptığı bir konuşma özetliyor: “Ben onun beni aramasını bekliyordum, o da benim onu aramamı bekliyordu. İkimizden biri harekete geçmeye karar verinceye kadar ömrü tükendi.” Auster’in babasının ani ölümünün yarattığı etkiyi kitabın ana karakterinin babasıyla ilişkisi üzerinde de görüyoruz.
Sonuç olarak, 4 3 2 1 sadece Paul Auster hayranlarının değil, yakın tarihi merak edenlerin de severek okuyacağı bir kitap.

1 yorum:

  1. Kitabı okumadım fakat yazından dolayı merak uyandı bende güzel anlatmışsın 👍🏻

    YanıtlaSil