| Tower Bridge |
Öncelikle gitmek istediğimiz yerlere yakın olması için oteli
merkeze yakın seçtik ve memnun kaldığımı belirteyim. Otelin adı Blakemore Hyde
Park. En güzel tarafı ücretsiz internet olmasını söylememe gerek yok herhalde.
Hyde Park’a yürüyerek 5 dakika mesafede. Ayrıca, 8-10 dakika mesafede iki metro
istasyonu var.
İlk günü otele yerleşme ve yürüyerek Oxford Caddesi’ni
dolaşmakla geçirdik. Tahmin edileceği gibi öncelikle yemek yenecek bir yer
arandı. Dünya mutfaklarından zevkinize göre her çeşit restoranı bulacağınız
Londra’da bizim tercihimiz İtalyan yemekleri oldu. Neredeyse her caddede
karşımıza çıkan Spaghatti House uygun fiyatlarıyla tercih edilebilecek yerler
arasında. Alışveriş için de Oxford’da
her keseye uygun mağazalar mevcut. Ama Primark’tan daha ucuzu yoktur diye düşünüyorum.
İkinci gün ise Tower Bridge’den başlayarak şehri yürüyerek
gezmeyi tercih ettik. London Bridge ve tabi ki Millenium Bridge’e gittik. Millennium
Bridge diğer iki köprünün aksine adından da anlaşılacağı gibi daha yeni ve
modern. Sadece yayalara açık olan köprü aslında çelikten yapılmış. Köprünün
kuzeyinde St Paul Katedrali, güneyinde ise İstanbul Modern’e esin kaynağı olan çağdaş
sanat galerisi Tate Modern var. Bu uzun yürüyüşe Tate Modern’de mola verdik ama
çok kalabalık olduğu için çay/kahve içmek için yakınlardaki başka bir cafeyi
tercih ettik.
| Tate Modern ve Millennium Bridge |
| London Eye ve Big Ben |
Biz tüm bu güzergahı yürüyerek gezdik. Çok yorucuydu ama
şikayetçi değilim (erken uyuyunca yorgunluk kalmıyor J). Bu kadar yürümem diyenler
metroyla da yollarını kısaltabilir ama metroya inip/çıkmak da aynı etkiyi
yapabilir. Bu arada, metroyla dolaşacaksanız Oyster Card almanızda fayda var.
Hem binerken hem de inerken bu kartı okutmayı unutmayın.
Daha sonra en yakın metro istasyonu olan Ladbroke Grove’dan
Baker Street’e geçtik. Yani en sevdiğim diziler arasında bulunan Sherlock
Holmes’uın evine gittik. Daha sonraki
durağımız ise metrodan aktarmalarla Hyde Park oldu. Burada kuğuların verdiği
enfes pozlarla güneşi batırdık. J
| Marshmallowlu sıcak çikolata |
Daha sonraki durağımız ise Piccadilly’deki Fortnum&Mason oldu. Benim gibi çay severseniz bu mağazaya bayılacaksınız. Çok katlı bu mağazada çay çeşitleri arasında kararsız kalabilirsiniz. Bizim tercihimiz klasik Darjeeling ve Rose Pouchong çaylarından yana oldu. Üst katlarda ise çay takımlarından mutfak eşyalarına, kıyafetten aksesuara, parfümden sabuna birçok şey bulabilirsiniz. Akşam yemeği için ise yine bir İtalyan olan Cicchetti’yi tercih ettik. Servis ve yemekler güzel. En iyi tarafı internet var. J
Kısa tatilin son gününü ise müzelere ayırdık. British Museum
ilk durağımız oldu. Burada Datça’daki antik kent Knidos’tan ve Anadolu’nun
başka yerlerinden getirilmiş eserleri görebilirsiniz. Daha sonraki durağımız ise
Trafalgar Meydanı’ndaki National Gallery oldu.