Paris’in zengin bir semtinde kapıcılık yapan 54 yaşındaki dul Renee ve 12 yaşında zeki Paloma’nın hikayesi insanlara önyargıyla yaklaşmamanın güzel bir örneği. Dış görünüş, meslek ya da gelir seviyesi insanların yaşam tarzıyla ilgili bize bir takım bilgile verse de bu yanıltıcı olabilir.
Fakir bir ailenin kızı olan Renee okula gitmemiş ancak kendi kendini eğitmiş, özel zevkleri olan ancak, farklı biriymiş gibi davranın bir karekter. Renee, Alman filozof Kant ve Tolstoy okumayı, Mahler dinlemeyi seviyor. Kedisinin adını da Tolstoy’dan esinlenerek Lev koymuş. Vermeer’in resimlerini, Japon yönetmen Yasujiro Ozu’nun filmlerini seviyor.
Dış görünüşünü kısa, tombul ve çirkin olarak tanımlıyor. Renee, entellektüelliğini apartman sakinlerinden gizlemek için özel bir çaba gösteriyor. Kapıcıların tercih ettiği yemekleri alıyor, bütün gün televizyon izliyormuş gibi görünmeye çalışıyor. Ancak, tüm çabalarına rağmen apartman sakinlerinden zengin bir ailenin küçük kızı 12 yaşındaki Paloma’nın gözünden Renee’nin ince zevkleri kaçmıyor.
Oldukça zeki bir kız olan Paloma ise ailesi ve çevresinin yaşam tarzını ve genel kültürünü eleştiriyor, oturdukları daireyi yakarak intihar etmeye karar veriyor. Manga okumayı seven Paloma Japon kültürüyle ilgileniyor. Ancak, apartmana yeni taşınan Japon Kakuro Ozu hem Renee’yi kabuğundan çıkarıyor hem de Renee ile dostluk kuran Paloma’nın hayat ile ilgili görüşlerinin değişmesini sağlıyor. Renee ile Paloma’nın dostluğu içinizi ısıtacak. Renee’nin başına gelen trajik son ise hüzünlendirecek.
Kitap Renee ile Paloma’nın anlatımlarıyla ilerliyor. Kitabın yazarı Muriel Barbery yazırlığının yanı sıra felsefe profesörü. Bunun etkisi kitabın karekterlerinin felsefi görüşlerinde dikkat çekiyor. Kitap ismini Paloma’nın Kakuro’ya Renee ile ilgili tanımından alıyor. Paloma’ya göre Renee, bir kirpinin zarafetini taşıyor. Dışı dikenlerle kaplı olsa da içe zarafet dolu. Sınıfsal çatışmaların çok güzel işlendiği kitapta, akıllı espriler, ince duyarlılıklar ise ayrı bir keyif veriyor.